Önemli olan iyi işler çıkarmak...
Ayça Varlıer, oyunculuk ve müzik eğitimini birlikte yürütmüş. Şimdi kendisini her iki alanda da sınıyor. Dizilerde oynuyor, şarkılarını bir albümde toplamaya hazırlanıyor... Popülerliğini borçlu olduğu “Gümüş” dizisiyle sınırları da zorluyor. Dizinin Ortadoğu ülkelerinde yarattığı tartışma ona göre izleyicinin illüzyona kendisini kaptırması. İşin içinde asparagas da var.
Cumhuriyet Gazetesi - Pazar Dergi - Müge Serçek
Ayça Varlıer, hem oyuncu, hem müzisyen. İzleyici onu Gümüş’le tanıdı, yakında müziğini de dinleyecek. Dizinin Ortadoğu ülkelerinde yarattığı etkinin kendisinin ve karakterinin önüne geçmesinden rahatsız. Biz de hem Varlıer’i tanımaya çalıştık hem de dizinin yarattığı haleyi konuştuk. Varlıer şu sıralar “Sonbahar” adlı yeni dizide bir anneyi canlandırmaya hazırlanıyor.
- Gümüş sizi sınırların ötesine taşıyan bir dizi oldu, siz de bu dizi sayesinde Doğuya doğru uzandınız…
Evet, Gümüş çok sevildi, çünkü dizideki herkesin kendine göre bir hikâyesi vardı. Arap ülkelerinde yayınlanmaya başladıktan sonra da çok ilgi gördü. Çok kısa bir süre önce bizi Arabistan’a davet ettiler, nasıl büyük bir ilgiyle karşılandık, anlatamam. Arabistan’da bir de konser verdim, dört parça, bir parçanın yarısını da Arapça okudum, hep birlikte çok eğlendik. Bizi o kadar çok sevdiler ki, bir dergiye beni kapak bile yaptılar.
- Ama dizi Arabistan’ı karıştırdı da…
Onlar “Gümüş” dizisindeki aile yapısına çok büyük bir hayranlık duyuyorlar. Dizideki aile ilişkisi, gelenek ve göreneklerin modern bir şekilde olmasına gıptayla bakıyorlar. İstanbul’un manzarasını, denizini çok seviyorlar. Aynı zamanda televizyonda güzel insanlar görmek hoşlarına gidiyor. Bir de dizide yaşanan hikâyeyi çok gerçekçi buldular ve benimsediler. Bu bir televizyon dizisi ve bunu gıptayla seyrediyorlar.
- Diziyi izlemenin caiz olmadığına ilişkin fetvalar verildi, Mısır’da boşanmalara yol açmakla suçlandı?
Haftanın yedi günü yayınlanan bir dizi doğal olarak insanların yaşamlarına giriyor ve bir hayli etkiliyor. İnsanlar kendilerini televizyonda gördüğü karakterlerle özdeşleştiriyor. Televizyonda gördükleri illüzyon onların hayatlarını etkiliyor. Sonuçta onlar bazı yasaklar ve dini kurallar çerçevesinde yaşadıkları için yapmak isteyip de yapamadıkları şeylere özeniyorlar. İnsanların birbirlerinden beklentileri ortaya çıkıyor. Dizide yaşanan aşk da çok gerçekçi bir hikâyeyle anlatıyor, ama boşanma davalarını asparagas olarak değerlendiriyorum.
- Peki, oyunculuk ve müzik sevdası nasıl, ne zaman başladı?
16 yaşında değişim programıyla Amerika’ya gittim ve liseyi orada bitirdim. Sonrasında müzikal tiyatro üzerine konservatuar eğitimini Hartt School of Music’de tamamladım ve Harvard Üniversitesi’nin A.R.T. ve Moskova sanat okuluyla yürüttüğü master programında oyunculuk eğitimi aldım. 2003’te, Amerika’da yaşanan 11 Eylül saldırıları nedeniyle çalışma izni alamadım ve Türkiye’ye döndüm. Benim gibi daha birçok kişi bu sebepten geri dönüş yapmak zorunda kaldı. Döndükten bir süre sonra Fahir Atakoğlu’nun solistliğini yapmaya başladım, birlikte Japonya’da konserler verdik. Böylece Türkiye’deki profesyonel çalışma hayatım başlamış oldu. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahneye koyduğu “Batı Yakasının Hikâyesi”nde Anita rolünü iki sezon oynadım. Bir yandan da Gümüş dizisinde çalışıyordum. Böylece hayatımda yoğun bir tempo başladı.
- Şarkıcılık ve oyunculuk birbirinden ayrılmaz bir ikili. Siz de eğitiminiz boyunca ikisine yönelik çalışmalar yapmışsınız…
Evet, ben en başından beri her iki alanda bir şeyler yapmak istiyordum. Her ikisine de kendimi çok yakın hissediyorum. Türkiye’ye geldiğimde bana hemen albüm yapalım diyenler oldu ama istemedim. Biraz kendimi, etrafımı özümsemek istedim. Önemli olan yere sağlam basmak, zaten daha sonra kalıcı olursun. Şu ana kadar yaptığım hiçbir şeyi “Aman beni böyle hatırlasınlar, söyle hatırlasınlar” diye yapmadım. Önemli olan çalışmak ve iyi işler çıkarmak.
- Ağustos ayının sonunda da D-Marin Turgutreis 4. Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nde İdil Biret gibi duayenle aynı festivalde sahne alacaksınız.
Evet, müzik festivali çok güzel bir proje oldu. Hem uluslararası hem de çok iyi sanatçılar yer alıyor. Ben de bu festivalin son gecesinde Erol Erdinç şefliğinde sahne alacağım.
- Peki, albüm çalışması var mı?
Evet, bir yandan dizi bir yandan da pop caz tarzı bir albüm üstünde çalışıyorum ama yaptığım albüm ticari bir kaygı taşımıyor. Kendi halinde güzel ve kaliteli bir çalışma yapmak istiyorum. Sanıyorum yılbaşı gibi hazır olur. Çalışmalarım çok rahat ve zevkli ilerliyor, çünkü albüm menajerliğimi de yürüten ablam Zeynep Berkiş ve eniştemin kurduğu yapım şirketinden çıkartacağım.
0 yorum